CASTRO
28 Kasim 2016 02:36:22
Fidel Castro, bilinmeze göçtü
Öldü demeye dilim varmıyor.
Çünkü O bir efsaneydi ve efsaneler ölmez !
o o o
Castronun ortaöğrenimini bir din (Cizvit) okulunda yaptığını biliyoruz.
Sonra hukuk okudu, doktora yaptı, hukuk doktoru oldu.İki yıl da avukatlık (1951-52) yaptı.
Ama, onun kişiliğine damgasını basan devrimciliğiydi.
Üstelik onun devrimciliği sadece Kübalı değil, aynı zamanda tüm Latin Amerikayı kapsayan bir kimliğe de sahipti. Castro her yerdeydi ! Örneğin
Öğrencilik yıllarında Dominikteki (yenilgiyle sonuçlanan) devrimci halk ayaklanmasına katıldı (1947). Bir yıl sonra da Bogatadaki halk ayaklanması içindeydi.
1947de Küba Halk Partisine üye oldu. 1952de aynı partiden Temsilciler Meclisi üyeliğine adaylığını koydu. Ancak, aynı yıl darbeyle iktidara gelen general Batista seçimleri iptal etti.
1953te, Batista diktatörlüğünü yıkmak için küçük bir silahlı grup oluşturdu. Aynı yıl 26 Temmuzda , 125 yoldaşıyla Santiagodaki Moncana kışlasına baskın düzenledi, ama başarısız oldu, tutuklandı. Aynı yılın Ekim ayında, Küba Yüksek Mahkemesinde, tarih beni aklayacaktırcümlesiyle başlayan ünlü savunmasını yaptı. Aslında bu bir savunma değil, suçlamaydı. 16 yıla mahkum oldu. Juventud adasında mahkumiyetini çekerken, halkın tepkisinden korkan Cuntanın lideri general Batista tarafından bağışlandı. Cezaevinde 22 ay kalmıştı.
Castro cezaevinden çıktıktan sonra Meksikaya geçti ve Moncada baskınının tarihini taşıyan bir örgüt kurdu: 26 Temmuz Hareketi.
Örgüt üyeleri, İspanya iç savaşına da katılmış olan devrim kuramcısı ve gerilla eğitmeni Alberto Bayo tarafından eğitildi.
Castro ile Raul (Castro) ve Ernesto Che Guevaranın önderliğindeki Kübalı devrimciler, Granma ismindeki bir tekneyle Kübaya döndüler, Orientede karaya çıktılar ve Batista kuvvetleri ile silahlı çatışmaya girdiler, ağır kayıplar vererek Maestra dağlarına çekildiler.
Sadece 12 kişi kalmışlardı.
Castro ve arkadaşları, Batistayı devirmeye çalışan diğer silahlı gruplarında katılımıyla iki yıl boyunca cuntaya karşı başarılı bir gerilla mücadelesi verdiler. Batista, bir dizi askeri yenilgi sonucu siyasal desteğini yitirdi ve Dominik Cumhuriyetine kaçtı.Castronun devrimci ordusu, 1959un başlarında iktidarı ele geçirdi. Hukuk doktoru Urutia devlet başkanlığına, Castro da başbakanlığa getirildi.
Castro hükümeti il iş olarak fiyatları ve kiraları indirdi, köklü bir toprak reformuna girişti. Eğitim seferberliği başlattı.. Sınıf uçurumlarını ortadan kaldırdı, devletçiliğe yöneldi. Yabancı şirketleri millileştirdi
Bundan sonraki süreç, ABDnin Castroyu devirmek için giriştiği suikastler (Castroya yönelik 634), ambargolar, ablukalar, Domuzlar Körfezi çıkartması gibi istila hareketlerine sahne oldu. Castro, körfez saldırısından sonra yayınladığı ünlü Havana Bildirisinde ilk kez Kübanın sosyalist politikalar izleyeceğini duyurdu. Ekonomisi tek ürüne (şeker ve biraz da tütün) dayalı bir ülke olan Küba, sonraki süreçte Sovyetler Birliği ile yakın ilişkiler kurdu, buna rağmen özellikle Sovyet Lideri Kruşçevin ABDye ödünler vermesi üzerine 1968den sonra bağımsız bir sosyalist çizgi izledi. Bu dönemde Castro Güney ve Orta Amerika ile Afrikadaki devrimci hareketleri destekledi, Bağlantısızlar Hareketinin önderi haline geldi. 1975te Angola ve daha sonra Etiyopya devrimci hareketlerini desteklemek için Kübalı askerleri bu ülkelere gönderdi. İçerde de reformları boyutlandırdı ve günümüzün sömürüsüz ve başı dik Kübasını yarattı.
Solun önünde, Küba devrimine kadar, tek milli-demokratik (Türkiye) ve iki sosyalist devrim modeli vardı: Leninin önderliğini yaptığı ve işçi sınıfını temel güç, esas eylem alanını kentler olarak belirleyen sovyetik model ile Maonun önderliğini yaptığı ve temel güç köylülüğü ve eylem alanı olarak da kırları esas alan Çin modeli
Küba modeli, Cumhuriyet devrimi gibi, giderek başta Latin Amerika olmak üzere tüm geri bırakılmış ülkelerdeki sol hareketleri etkileyecek ve çağdaş devrim modeli olarak selamlanacaktı.
Türkiye solunun da, 1970li yıllarda, Küba ile onun Latin Amerikadaki değişik yorumlarından esinlendiğini biliyoruz.
Bildiğimiz bir şey daha var: Kübalı devrimcilerin esin kaynaklarının en önemlilerinden birisi de, Atatürkün önderliğindeki Cumhuriyet devrimimizdir. Çastro, Atatürk hayranıydı.
Bugün Kübada sadece iki Türkün, Atatürk ve Nazım Hikmetin büst ve heykeli vardır.. Bu iki isim, Castronun ideolojik kimliğindeki aşamaların simge isimleridir.
Küba, Castrolardan sonra nereye gider ?
Bilmiyoruz.
Ama, nereye giderse gitsin, Castro da, tıpkı Atatürk gibi, bundan böyle de ulusal devrimci ve sosyalist mücadelelere esin kaynağı olmaya devam edecektir.
ETİKETLER : Yazdır
Yorumlar
Yorumlar, editörlerimiz tarafından onaylandıktan sonra yayınlanır. Kanunlara aykırı, konuyla ilgisi olmayan, küfür içeren yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz bir yorum yapılmamış